17 Aralık 2018 Pazartesi


KAMUSAL ÇIPLAK

Kamusal alan son yıllarda sosyal gündemin önemli tartışma konularından biri oldu. Özellikle bireyin varoluş şekli, yapılan müdahaleler, tartışmaları konunun sosyolojik boyutu ve hukuksal boyutu arasında alevlendirdi. Oysa kamusal alanın tanımı dahi tam anlamıyla yapılamamışken, bireylerin varoluş şekillerini düzenlemek üzerine baskı yapıldı, yapılıyor. Geçmişten taşınan bir anlayışla yönergeler üzerinden işleyen bir sistem yaratıldı ve bireyler üzerindeki baskı bir şekilde genişletildi. Kısa bir süre önce kamusal alanda yapılan bu müdahaleler otoritenin el değiştirmesiyle farklılaşsa dahi yine de toplum üzerinde kurulan tahakküm değişiklik göstermedi. Uygulamaların büyük çoğunluğu bireylerin tercih ettikleri ‘kostüm’ üzerinden gerçekleşti ve kısıtlamalar; cinsiyetçi, statükocu, sınıfsal vs. şekilde artarak devam ediyor. Kamusal alanda bireyi çıplaklık olgusu üzerinden değerlendirip, bunu sanatsal bir eyleme dönüştüren Spencer Tunick izleyeni özellikle statü konusuna yönlendiriyor.



Sanat eserinde çıplaklık Antik dönemden sonra kesintiye uğramış, Rönesans ile birlikte Batılı sanat perspektifinde tekrar kabul görmeye başlamıştır. 19. yüzyılda ise çıplak olan beden bağımsız bir şekilde değer bulabilmiştir. Yine de devrim niteliğinde olan bu dönem tartışmalı ve sansürün sık sık yaşandığı bir yüzyıl olmuştur. Çıplak figür  sıradan olan bireyin değil, mitolojik ve dini ögelerin arkasında yer almıştır. Böylece dini içerikli resim ve heykel çalışmaları gerçek olana dolaylı gönderme yapması nedeniyle çoğu zaman yadsınmamıştır. Oysa bu heykellerin yapıldığı dönemde çıplak olan gerçek figür ahlaksızlıkla suçlanmış ve dışlanmıştır.

Günümüzde çıplaklık özel hayatta dahi tabu olarak görülmekte ve evlerin – banyoların dışına çıkamamaktadır. Ortaçağda banyo yaparken kendi başına çıplak olmanın dahi tabu olması kişinin kendi bedenine yabancılaştırılmasının tarihsel örneklerinden biridir. Bireyin çıplak bırakılması ya da zorla soyulması da farklı bir aşağılama unsuru olarak insanlık tarihinde uygulanmıştır. Öte yandan çıplaklık günümüzde kentsel yaşamda bir tepkisellik aracı olarak da kullanılır. Hayvan hakları temsilcileri ya da farklı bir konuya dikkat çekmek isteyen protestocular tarafından ‘çıplaklık’ karşımıza bir araç olarak çıkabilir. İster Doğu ister Batı kültüründe kamusal alanda asla görmeyi beklemediğimiz “çıplak vücut” kimileri için rahatsız edici, kimileri için ise ilgi çekicidir. Protesto amacıyla kullanılan çıplak beden yeterli ilgiyi toplamak bakımından etkin sonuçlar doğurur. Bu nedenle Spencer Tunick yaptığı çekimlerle birçok haber kanalının konusu olur ve bunun sebebi çıplaklığı kamusal alanda sıra dışı bir düzenleme ile kullanmasıdır. Şehir meydanları ve sokaklarda yüzlerce hatta binlerce insan çıplak olarak sanatçının çalışmalarında yer alır. Bu bağlamda sanatçının çıplak bedenler aracılığıyla yarattığı etki ve doku, sosyal içeriği bakımından önemli çıkarımlara da yol açar. Tunick, özel alanlarda çıplak olmanın getirdiği etkinin dışında, kapitalist toplum yapısının kıyafetleri ile farklılaşmak yerine, kamusal alanda insanları büyük gruplar halinde çıplak olarak değerlendirerek bireyi bağımsız ve eşit kılar. Sanatçı, bu eşitlikten yola çıkan bir yaklaşımla toplumu giysilerin kazandırdığı statüden kurtarıp, kamu görevlisi, burjuva, soylu, dilenci, yoksul, işçi vs. gibi sıfatları yok eder.

Kamusal alanda çıplaklığın sanat eserine dönüştürülmesi fikri kolaylıkla kabul görmeyen çok tartışmalı bir konudur. Din ve devlet otoriteleri tarafından inşa edilen “ahlakçı” anlayış Tunick tarafından eleştirel bir yöntemle işlenir. Şehir meydanlarında ve diğer kamuya açık mekanlarda ortaya koyduğu fotografik enstalasyon çalışmaları ile halkı kontrol etmeye çalışan iki otoriteyle de savaşmaktadır.  Fotoğraf çekimi için katılımcılara açık çağrı yaparak, hem sanat eserini oluşturma yöntemini eylemsel bir yapıya büründürür hem de kamusal alanda çıplaklık fikrini çarpıcı bir uygulamayla izleyenin algısına sunar. Çıplaklığı tecrit edilmiş - rahatsız edici- boyuttan çıkarıp kamusal alanda çoğunluğun katılımı ile gerçekleşen bir sanat eseriyle buluşturur.




Tunick’in şehir meydanlarında ve farklı kamusal mekanlarda yarattığı görsellikler, insan eliyle oluşturulmuş ortamlar olması nedeniyle de önemlidir. Meydanlarda kalabalık grupları çıplak olarak görüntülemesi özellikle bireyi toplum içerisinde sıradanlaştırma amacı da taşır. Bu sıradanlaştırma onu yok etmeye ya da silmeye yönelik değildir, aksine amaç bireyi şehir dokusunda herhangi bir statü endişesi yaşamadan özgürleştirmektir. Çıplak olma eylemiyle kişi özeldir; vücut formu, cinsiyeti, ten rengi ve diğer fiziksel özellikleri ile doğaya uygun bir konum edinir. Bir nevi insan bedeni şehir dokusunda doğal olanın uzantısı olma işlevini taşır.

Kamuya açık bölgelerden tecrit edilmiş olan “çıplaklık kültürü” (naturizm ya da nüdizm) belirli mekanlara yasal zorunluluk şeklinde hapsedilmiştir. Naturist kültürün bu mekanların dışına çıkması otorite tarafından hukuksal bağlamda engellenir. Tunick kamusal alana taşıdığı çıplak figürler sebebiyle hem otoriteyle hem de ahlakçı toplumsal anlayış ile çoğunlukla karşı karşıya gelmiş ve defalarca tutuklanmıştır. Bugün yaptığı çalışmalarda uzun süren bir izin aşaması ile uğraşsa da bir şekilde çekimlerini kısıtlamalarla da olsa yapabilmiştir.


              


John Berger Görme Biçimleri kitabında çıplak ve nü kavramlarını birbirinden bağımsız olarak sanatçının gözünden okur. İzleyen ise bakma eylemini gerçekleştirendir. Tunick’in fotoğraflarında yer alan binlerce çıplak beden bir erotizm nesnesi olmanın ötesinde doğal olana, kendi olana bakmak ile anlaşılır olacaktır. Çıplak beden erotizme gönderme yapmaz, izleyen tarafından erotik bir düzleme taşınır ve Tunick’in fotoğraflarında bir erotizm unsuru yoktur. Fotografik görüntünün gerçeklikle doğrusal bağlantısı nedeniyle çıplak beden izleyeni diğer sanatsal ifade araçlarına oranla daha fazla uyarabilir. Bu uyarılma toplumların ya da bireylerin kültürel yapılarına göre değişkenlik gösterecektir. Çıplak olanın tabuya dönüşmesi baskılanmış birey için çıplaklığı bir tahrik unsuru yapar ve çıplaklık hem cinsellik hem de erotizm bağlamında etkin bir unsur olur. Öte yandan bu bireylerin cinsel açlık ve saplantılarını dışa vurmaları için çıplaklığa ihtiyaçları yoktur. Çünkü örtünmüş bedenler de onlar için fazlasıyla tahrik edici olabilir!

Kusursuz beden anlayışı tüketim kültürünce bireylerin bedenleri ile barışık olmamalarına yol açmış ve tasarlanan beden imgesi gerçekle örtüşmeyecek şekilde daimi bir mutsuzluk hali yaratmıştır. Reklam ve tüketim kültürünün özellikle kadın üzerinde kurduğu bu algı ideal olana yaptığı referanslar ile bireyin kendi bedenine yabancılaşmasına neden olmuştur. İdealize edilen kusursuz beden bireyin çıplak bedenine olan güvenini yok etmiştir. Tunick’in fotoğraflarında yer alan kolektif bilinç, bireylerin şehir dokusunda çıplaklık ve özgürlük fikrini pekiştirirken, diğer yandan otorite ve sisteme başkaldırıyı da temsil etmiştir. Sanatsal bir ifade aracılığı ile eyleme dönüşen bu tepkisel başkaldırı Tunick’in fotoğraflarıyla bir propaganda  niteliği de kazanır.
  
Kamusal alanda çıplaklık fikri Spencer Tunick’in fotografik enstalasyonlarıyla şehirlerin kültürel dokusunda izleyene beklenmedik bir bakış açısı sunar. Gönüllü katılımcılarla farklı bir boyut kazanan bu bakış açısı yarattığı etki ve algı bakımından önemlidir. Bir sanatçı olarak eserini yaratan Tunick, ortaya çıkan görsellikle aynı ideale sahip binlerce birey tarafından desteklenmektedir. Bu destek sanatçının eserini yaratırken kolektif bilinç paylaşımını ve kamusal alanın hem sanatçı, hem de sanat eserinin yaratılmasında etkin rol üstlenen katılımcılar tarafından sanatsal olarak da değerlendirildiğini gösterir.

Çıplaklık içeren sanat eseri günümüz koşullarında halen sansüre uğramaktadır. Bu sadece muhafazakar ülkelerde değil, özgürlükçü yapının güçlü olduğu ülkelerde de sık sık gözlemlenir. Sinema, video ve fotoğraf gibi optik bir gerçeklik taşıyan disiplinlerde çıplaklık diğer sanat eserlerine oranla daha sık sansüre uğrar. Tunick’in eserlerini fotoğraf olarak sunması bu bağlamda önem taşımaktadır. Böylece şehir ve kamusal alana dair optik bir gerçeklikle mekan izlenebilir. Tunick’in eserleri müze ve galeri ortamları dışında çıplaklığın tabuya dönüştüğü bir toplumsal yapıya başkaldırır.