FADING AWAY - KARARMA
Kuramsal bağlamda fotoğraf üzerine yapılan tartışmaların
öncelikli başlıklarından biri gerçeklik olgusudur. Kelime anlamı üzerinden
fotoğrafta gerçek ve doğru bağlantısı kaygan hatta riskli bir zemine sahiptir.
Sembolik miras ve birikmiş anlamı ile “gerçek” kavramı fotoğrafın kaygan
zeminini temsil eder. İzleyen gerçek ve doğru çatışmasını algıladığı
fotoğrafta, belirsiz bir ilk izlenim anında ortalama bir tavır ile imgeyi
alımlar. Diğer yandan görsel olarak gerçeklik fotografik algının altyapısını
oluşturmaktadır. “Gerçek, açık uçlu bir olgudur”.1 Platon’un İdealar Mağarası
kuramında olduğu gibi “gerçek görünenin ardındadır” yargısı fotoğrafta da
benzer bir çıkarım getirir. Görülen ile gösterilen ya da göstermek istenileni
çok yönlü sorgulamak gerekir, insanın gerçeklik algısı da devreye girdiğinde
bir çelişki düzlemi oluşur.
19. yüzyıl keşiflerin ve yenikliklerin dönemidir. Görsel
algıyı etkileyen sıra dışı bir icat da bu yüzyılda duyurulmuş ve insanların
karşısına yaşamı kaydetmenin yeni bir yolu çıkmıştır. Yazmak ya da resmini
yapmak dışında artık tarafsız kabul edilen bir belgeleme aracı vardır. Fakat bu
tarafsız olma hali kısa sürede tartışılmaya ve fotoğraftaki gerçeklik -
doğruluk payı sorgulanmaya başlanmıştır. O tarihlerden beri de felsefi bir
platformda tartışılmaya devam etmektedir.
19. yüzyıl insanı birçok yenilik ile karşı karşıya gelmiştir.
Fransız İhtilali ile başlayan politik değişimler devam ederken, sanayi devrimi
ile birlikte teknolojik değişimler de hızla sürmüştür. Fotoğraf böyle bir
algının yoğun olduğu bir dönemde duyurulmuş ve büyük toplumsal beklentilerle
karşılanmıştır. Dönemin birçok düşünürü ve bilim adamı bu yeni keşfe dair
söylemlerde bulunmuş, kimi yüceltirken kimi de bu teknik gelişmenin var oluş
çabalarını eleştirmiştir. Fotoğrafın temsil ettiği gerçeklik tartışılırken bir
yandan da gerçek bir sanat eseri olup olmadığı tartışma konusu olmuştur.
Dönemin önemli eleştirmenleri ve entelektüelleri bir yargıya varmış olsalar da
fotoğraf kendi gerçeklik temsili ile yol almaya devam etmiştir.
Dönemin sanat akımlarına baktığımızda hala Natüralizm etkisi
devam etmektedir. Geçmişten hatta antik dönemlerden beri var olan Natüralizm,
Amerika kıtasında Realizm (Gerçekçilik) akımı ile karışmıştır. Yeni Klasizm ve
Romantizme tepki olarak gelişen Realizm (Gerçekçilik) hali hazırda sanatsal
algı bakımından tartışılan bir olgudur. Fotoğraf tekniğinin geliştirilmesi ile
gerçeklik ve nesnenin yorumsuz - tarafsız olduğu gibi yansıtılması beklentisi
oluşmuştur. Fotoğraf ise kısmen erken döneminde kurguya ve eseri yaratanın
tavrına ait özgün yapıyı oluşturmaya başlamıştır. Bu da, fotoğraf yalan söyler
mi, gerçekliği veya doğru olanı değiştirir mi sorunsallarını doğurmuştur. 19.
yüzyıl sanatta kökten değişikliklerin görüldüğü bir yüzyıldır ve Empresyonizm
akımı ile başka bir devrim yaşanmıştır. Sanatçının ve izleyenin algısına
yönelik bu devrimde fotoğraf tekniğinin de payı vardır.
Tableau Vivants (Yaşayan Tablolar) 19. yüzyıl ev ve saray
hayatının vazgeçilmez eğlence aracıdır. O dönemde televizyon ve sinemanın
yerini tutmuştur. Özellikle İngiltere’de sıra dışı bir eğlence aracına dönüşen
Tableau Vivants (Yaşayan Tablolar) fotoğraf sanatında tiyatrovari kurgunun
temellerini atmıştır. İlk etapta sadece izleme amaçlı gerçekleştirilen bu
kurgulamalar, fotoğrafta teknik olarak poz süresinin kısalması ile hızlıca
fotografik eylemlere dönüşmüştür. Klasik tablolar, dini hikayeler ve mitolojik
konular öncelikli olmuştur. Öte yandan Viktorya Dönemi'nin toplumsal
gerçeklikleri de fotoğrafçıları yönlendirmiştir. Henry Peach Robinson dönemi
temsil eden önemli isimlerden biridir. Fotoğraflarında fotomontaj tekniğini
kullansa da yarattığı eserler kurgusal fotoğrafın ve fotoğraf tarihinin ikon
görselleri olmuştur. Aynı zamanda İngiltere’de Viktorya Dönemi'ni temsil eden
bu fotoğraflar dönemin toplumsal gerçekliğine vurgu yapan çalışmalardır. Günlük
yaşamda özgür bir beden diline sahip olamayan birçok kadın Yaşayan Tablolar
aracılığıyla kısa bir süre için dahi olsa istedikleri kılığa sahip olabiliyor,
tutucu toplumsal yapıda kısa bir süreliğine de olsa bedensel özgürlüğü
sağlayabiliyorlardı.2 Roger
Fenton, Lewis Carroll, Victor Albert Prout ve Ronald Leslie Melville Yaşayan
Tablo fotoğrafında eserler üretmiş önemli isimlerdir.
Fotoğraf 1
19. yüzyılda kısa bir zamanda fotoğraf yaygınlaşmış ve
fotoğrafın anlamı sorgulanır olmuştur. Henry Peach Robinson’un da içinde yer
aldığı High Art akımı fotoğrafın sanat olma yolunda ilerlediği ilk tavırdır.
Fotoğrafın sanat olması yolunda doğru bir adım olmadığı, sadece resme öykünme
biçimine dönüştüğü kanısı belirginleşmiştir. Piktoryalist (Resimsel) ve
Natüralist (Gerçekçi) akımlar fotoğrafın taklitçi anlatım dilinden uzaklaşarak
kendi anlatım dilini oluşturmasını hedefleyen yaklaşımlardı. Fotoğrafçının
kendi öznel tavrını geliştirmesine yönelik bir anlayışla yola çıkmışlardı.
Piktoryalist akımda George Davidson, Robert Demachy gibi isimler ve natüralist
akımın ateşli savunucusu Peter Henry Emerson 19. yüzyıl fotoğrafının önemli
isimleri olmuştur. Natüralist fotoğraf ise yoğun olarak “doğru” ve “gerçek”
arasındaki farkı sorgulamıştır.3 Fotoğrafta natüralist tavır ile birlikte
fotoğrafçının eserlerinde kendi öznel yapısının var oluşu önem kazanmıştır.
Robinson’da bir süre sonra Emerson’un söylemlerine katılmış ve natüralist akıma
dahil olmuştur. 19. yüzyılın tüm bu mirasından sonra oluşan zemin ile
20.yüzyılın başında Photo Secession grubu kurulmuştur. Bu grupta yer alan Alfred
Stieglitz ve Edward Steichen fotoğraf tarihinin bilinen önemli sanatçılarıdır.
19. yüzyıl fotoğrafının teknik olarak siyah beyaz ya da
benzeri monokrom renklerde olması gerçekçi algıyı etkilememiştir. Dönemin
görsel algısında gerçekçi bağlamda esas olan detaydır ve fotoğraf tekniği bu
aşamada çok başarılı olmuştur. Böylece fotoğrafın detaylı kopyalama yeteneği ön
plana çıkmış ve bu kopyalama hali gerçeklik algısını pekiştirmiştir.
Dönemin fotoğraf yorumlarında en fazla karşılaşılan söylem
“Fotoğraftan daha gerçekçi ne olabilir ki?” dir.4 Birçok eleştirmen de
fotoğrafın saf bir nesnelliğe sahip olduğunu ve bu vasfı ile hiçbir koşulda
sanat olarak değerlendirilemeyeceğini savunmuştur. Henry P. Robinson’un da
uyguladığı üst üste baskı tekniği bu tartışmaları başka bir düzleme taşımış ve
fotoğrafa yüklenen bu “nesnel gerçeklik” vasfının sorgulanmasını sağlamıştır.5 Kavramsal
bir altyapı oluşturma telaşına kapılmış olan fotoğraf uygulayıcıları,
eleştirilere rağmen erken dönemlerdeki taklitçi tavırla birlikte kendine özgü
bir dil yaratabilmişlerdir.
Fotoğraf 2
Resim 1
Fading Away dönemin
romantik edebiyatının önemli temsilcisi Percy Bysshe Shelley’ nin şiiri
eşliğinde sergilenmiştir.8 Sergi baskısına eşlik eden bir şiirinden
yapılan alıntı da izleyicileri bunun gerçekliğine müdahale edilmeyen yüce bir
sanatsal ifade olduğu konusunda ikna ediyordu. Kurgudaki teknik ustalık ile
fotografik gerçekliğin karışımı, başka bir eleştirmenin Fading Away’i
“acılı bir konunun zarif bir resmi” olarak yorumlamasına neden olmuştur.9
O dönemde
sadece Robinson değil, dönemin diğer isimleri de edebiyatı konu edinmiş ya da
doğrudan kullanmışlardır.
“İşte o zaman eşsiz
biçim,
Aşkın ve hayranlığın
göremeyeceği,
Çarpan bir kalp ve gök
mavisi damarlar olmadan,
Kar kaplı arazide akan
ırmaklar gibi,
O alımlı güzel
iskelet,
Nefes alan mermer
gibi, can vermiş”
Percy Bysshe Shelley*
Robinson, Fading Away’in merkezinde yer alan aynı
figürün olduğu başka bir çalışmayı “She
Never Told Her Love” (Aşkını
Hiç Söylemedi) başlığı altında da sergilemiştir (Fotoğraf 3). “Aşkını Hiç Söylemedi” tek baskından oluşan bir
fotoğraftır. Yine bir metin
ile desteklenen fotoğrafa William Shakespeare “On İkinci Gece** oyununun bir
bölümü eşlik etmiştir. Fotoğraf
doğrudan metinden yola çıkarak isimlendirilmiştir ve bir kadının gerçek
duygularını ifade etmesine imkan tanınmadığı bir ortamda geçen bir aşk
hikayesini anlatır. Neticede konu yine aynıdır; aşk, acı ve ölüm.10
Dönemin resim kökenli birçok fotoğrafçısı gibi Robinson’da
oluşturacağı fotoğrafı önce desenler çizerek tasarlamıştır. Fading Away fotoğrafında yer alan insan
figürleri gerçek anlamda bir arada yer almamıştı. Fotoğrafın, hem konu itibarı
ile hem de teknik anlamda gerçekliği sorgulanmıştır. Teknik anlamda
sorgulanmıştır; çünkü görüntüde yer alan figürler hiçbir zaman bir arada
olmamışlardır ve böyle bir ortamın mevcudiyeti yoktur. Dönemin diğer birçok
fotoğrafçısı çoklu baskıyı kullanmıştır. Fakat Robinson’un teknik başarısı
beklenilen gerçekliğe yakın olmuştur. Fotoğrafları bu bağlamda izleyenleri daha
derinden etkilemiştir. Öte yandan çoklu baskı, teknik yapı sebebiyle de tercih
edilmiştir. 1851 yılında Scott Archer tarafından geliştirilen Kolodyum
Tekniği'nin kısıtlı yapısı ve büyük setler kurmanın zorlukları fotoğrafçıları
çoklu baskıya yöneltmiştir.11 Robinson’un kendisi ise çoklu baskı için
şöyle der; “Doğanın düzensiz bir yığın halinde, aslına tam olarak uygun tasviri
gerçekliktir; aynı tasvirin seçerek ayıklanmış hali gerçeklik ve güzelliktir;
birincisi sanat değildir, ikincisiyse sanattır”.12
Viktorya Dönemi'nin ahlakçı tutumunda sadece Robinson’un
fotoğrafı tepki almamıştır. Dönemin diğer temsilcileri de bu bakımdan bazı
noktalarda eleştirilmiş hatta eserleri değişikliğe uğramış ya da sergilerden
kaldırılmıştır. Oscar G. Rejlander’in “Hayatın
İki Yolu” fotoğrafında merkezde bulunan filozofun iki farklı kurgusu
yapılmıştır. İlk kurguda filozofun yüzünün dönük olduğu hayatın kötü tarafı
daha sonraki baskılarda hayatın erdemli tarafına dönük olarak düzenlenmiştir.
Kesin olmamakla beraber Rejlander, Viktoryenlerin baskısı sebebiyle fotoğrafta
filozofu (ki bu kişi kendisidir) hayatın erdemli yönüne dönmüş olarak tekrar
basmıştır. Ayrıca fotoğrafta çıplak figürlerin yer aldığı, bölüm kumaşla
kapatılarak sergilenmiştir. Gerçekliği bağlamında Viktorya Dönemi'nde olduğu
gibi günümüzde de bazı fotoğrafların doğrudan sergilenişi mümkün değildir.
Fotografik gerçekliğin rahatsız ediciliği görsel algı açısından günümüzde de
çoğu zaman mevcuttur. Çıplak bir resim ya da heykel birçok mekanda rahatlıkla
sergilenebilirken fotoğrafın çıplak temsili neredeyse imkansızdır. Görsel
algıdaki bu fark bize fotoğraftan beklenen dolaysız anlatımın varlığını
koruduğunu göstermektedir. Kamusal alandaki sınırlanmaların sebebi fotoğrafın
görsel algıdaki doğrudan ve gerçekçi temsilidir.
19. yüzyılda görsel algıda yaşanan devrimsel değişim
günümüzde dijital fotoğraf ile gerçekleşmektedir. Özellikle son 10 yıldır
dijital teknoloji sıra dışı bir ivme göstermiş ve algıyı bambaşka bir düzleme
taşımıştır. İzleyen için fotoğrafın gerçeklik temsili, dijital teknoloji ile
daha fazla sorgulanmış ve artık gerçek olan imgeye çok daha şüpheci bir tavır
gelişmiştir. Dijital teknolojinin bir getirisi olarak; var olmayan ya da var
olması mümkün olmayan imgeler daha sık bir arada değerlendirilmeye
başlanmıştır. Bu tavra ister gerçeküstü ister fantastik diyelim, fotoğraf
gerçekliği bağlamında değil anlam bütünlüğüyle değerlendirilmesi bakımından
başka bir özgürleşme yaşamaktadır.
Dipnotlar;
1 – İhsan Derman, Fotoğraf ve
Gerçeklik, Hayalbaz Kitaplığı, İstanbul, 2008, Sf. 13.
2 – Lori Pauli, Acting The
Part, Photography As Theather, Merrell, New York, 2006, Sf. 86.
3 – Nihal Gündüz, Resimden
Fotoğrafa İzlenimcilik Akımı, Yüksek Lisans Tezi, MÜ, İstanbul, 1999, Sf.68.
4 – Alan Trachtenberg,
Classic Essays on Photography, Leete’s Island Books, ABD, 1980, Sf.97.
5 – A.g.e. Sf.96.
6 – Lori Pauli, Acting The
Part, Photography As Theather, Merrell, New York, 2006, Sf. 82.
7 – Michel Frizot, A New
History of Photography, Könemann, Köln, 1998, Sf.190.
8 – Beaumont Newhall, The
History of Photography, MOMA, New York, 1949, Sf.74.
9 – Lori Pauli, Acting The
Part, Photography As Theather, Merrell, New York, 2006, Sf. 82
10 – Michel Frizot, A New
History of Photography, Könemann, Köln, 1998, Sf.191
11 – Alan Trachtenberg,
Classic Essays on Photography, Leete’s Island Books, ABD, 1980, Sf.91.
12 – Quentin Bajac, Karanlık
Odanın Sırları Fotoğrafın İcadı, YKY, İstanbul, 2004, Sf.108.
* “Must then that peerless form, / Which love and
admiration cannot view / Without a beating heart, those azure veins / Which
steal like streams along a field of snow, / That lovely outline which is fair,
/ As breathing marble, perish!” Percy Bysshe Shelley, Queen Mab
Şiirinden. Lori Pauli, Acting The Part, Photography As Theather, Sf.99.
** “She never told her love, but let
concealment, like a worm 'i th' bud, feed on her damask cheek. She pinned in
thought; and, with a green and yellow melancholy, she sat like Patience on a
monument, smiling at grief. Was not this love indeed? We men may say more,
swear more; but indeed our shows are more than will; for we still prove much in
our vows but little in our love.” .- “Bembeyaz bir sayfa.Aşkını hiçbir zaman
açığa vurmadı. Bu sır, goncayı kemiren kurt gibi gül yanaklarını soldurdu.
Karasevdadan beti benzi attı. Bir sabır heykeli gibi derdi tasayı gülümseyerek
karşıladı. Bu aşk değil midir? Biz erkekler çok konuşur, Yemin üstüne yemin
ederiz. Gösterişimiz boldur. Ya gerçek duygular? Yeminlerde cömertiz ama
sevgide cimri. William Shakespeare, Twelfth
Night – On İkinci Gece * İş Bankası Kültür Yayınları, Hasan Ali
Yücel Klasikler Dizisi, İngilizce Çeviri: Sevgi Şanlı, Sf.46.